Bir organizasyon, operasyonların koordinasyonu ve yürütmesiyle ilgili, karmaşık sorunlar için fikir üretiminde bulunur ve bu fikirlerin uygulanması konusunda birkaç yaklaşım ortaya çıkarır. Bunlar reaktif ve proaktif yaklaşımlardır. Bu yaklaşımlar; kişilik, yönetim ve insan kaynakları açısından oldukça önemlidir. Sizlere bu yaklaşımların tanımlarından ve uygulanma biçimlerinden bahsetmek istiyorum.
Reaktif yaklaşım günümüzde; geleneksel yönetim anlayışını benimsemiş olan toplumlar, şirketler ya da insanlar için kullanılmaktadır. Biraz daha açmak gerekirse bir işin uygulanmasında iş planlanır uygulamaya geçilir ve tamamlandıktan sonra hata fark edilir. Böyle bir yaklaşımda hatanın telafi edilmesi fazlasıyla zorlaşır.
Bu süreçte girdiler ele alınarak süreç aşamasında işlenip çıktı bölümü oluşturulur. Eğer hata varsa geri bildirim gerçekleşir ve bu aşama şirketi, çalışanları ve yönetimini olumsuz etkiler. Örneğin; Samsung, NOTE7 telefonunda hataların çıkması sonucunda, telefonları geri toplamak için 17 milyar dolar harcadı. Üretim aşamasında harcadığı miktarla birleştirildiğinde bir telefon modeli için oldukça fazla harcama yapıldığını görmüş olduk.
Yani sonuç olarak reaktif yaklaşım için süregelen zaman içinde bir problem gerçekleştikten sonra, olayın neden ve sonuçlarını incelemeyi ve aksaklıkların giderilmesi adına işin yeniden düzenlenmesini ifade eder deriz.
Proaktif yaklaşım ise reaktifin tam tersi olup, çağdaş yönetim anlayışını uygulayan toplumlar, şirketler ya da insanlar için kullanılmaktadır. Yani herhangi bir işe başlarken riskleri önceden planlayan ve olası durumda aşağı çeken yaklaşımdır. Reaktif yaklaşıma göre daha sağlıklı olan bu yaklaşımı kullanan şirketler daima artı özelliklere sahip olacaktır. Çünkü işin verimliliği açısından çıktının fazla ve doğru olması gerekir.
Yukarıda belirtilen durumları ele aldığımız zaman proaktif yaklaşımın sizler için daha iyi olduğunu fark edeceksiniz.
Reaktif ve proaktif konularını teorik olarak değerlendirdikten sonra, bu konuyu pratik şekilde de örneklerle desteklemek gerekir. Bunu da okuduğum bir yazıdan alıntılayarak sağlamak istedim.
Aynı sektörde faaliyet gösteren iki şirket düşünün. İsmine X diyeceğimiz şirket reaktif yaklaşımı yani Geleneksel Yönetim Tarzını, Y diyeceğimiz şirket ise proaktif yaklaşımı yani Çağdaş Yönetim Anlayışını benimsemiş olsun.
- X şirketinde, çalışanın sadece ücret, sigorta gibi özlük haklarıyla ilgilenen reaktif bakış açısına sahip Personel departmanı varken; Y şirketinde, çalışanın insan olma özelliği gereği tüm ihtiyaçlarını göz önüne alarak proaktif ve yenilikçi bakış açısına sahip İnsan Kaynakları bölümü vardır.
- X şirketinde, olası problemlere karşı bir hazırlık planı bulunmazken; Y şirketinin, herhangi bir problemin yaşanmaması için hazırlanmış kalite prosedürleri, problemle karşılaşma ihtimaline karşı kriz yönetim planları ve olası kaybın minimize edilmesi için yapılan risk analiz sonuçları vardır.
- X şirketi, probleme odaklanıp suçlu ararken; Y şirketi, çözümle ve yapılan hatadan ders çıkararak problemin tekrarlanmaması ile ilgilenmektedir.
- X şirketi, gerçekleşmesi ve tekrarlanması yüksek ihtimal olan bir problem sonucu, iletişim ve planlama eksikliği gereği karmaşa ile zaman, işgücü, para ve motivasyon kaybı yaşarken; Y şirketi, düşük bir ihtimalle yaşayabileceği bir problem sonucu kayıplarını en aza indirgemektedir
- X şirketi iç iletişime önem vermezken; Y şirketinde iletişim ilk sırayı alır.
- X şirketi, vizyon ve hedeflerini çalışanlarına bir türlü benimsetemezken; Y şirketinde çalışanlar şirket vizyonunu kendi vizyonları gibi benimseyerek bu doğrultuda belirledikleri hedeflere ulaşma yollarını kendileri bulmaktadırlar. Bunu Y şirketinde benimsenmiş olan “Kazan-Kazan İlkesi” ile bağdaştırmak mümkündür.
- X şirketi, mutlu ve şirkete değer katan çalışanlar yaratmakta zorlanırken; Y şirketinde, bu iş çocuk oyuncağıdır.
Yukardaki örnekten sonra sizlerin de “ben de proaktif yaklaşımlı olan bir şirkette çalışmak istiyorum” diye seslendiğinizi duyar gibiyim.
Her ne kadar proaktif yaklaşım düşüncesine sahip bir şirkette çalışmak istesek de uyum sağlayabilmek için proaktif düşünceye sahip olmak gerekir. Peki biz proaktif düşünceye sahip miyiz?
- Proaktif insanın farkındalığı yüksektir. Vizyon ve hedefleri vardır ve bu doğrultuda inisiyatif alır.
- Proaktif insan, öngörü yeteneğine sahiptir.
- Problemin kaynağı ne olursa olsun çözüme odaklanır.
- Özgüveni yüksektir. Olumlu düşünür ve çevreden etkilenmez.
- Lider bir ruha sahiptir.
- Çalıştığı şirketi kendi şirketi gibi görür ve benimser.
- Sürekli gelişime inanır ve kendi gelişiminden kendini sorumlu tutar.
- Görev ve sorumluluk tanımını genişletecek yeni işler yaratır.
- Proaktif insan, olaylar gerçekleşmeden önce, araştırır, bilgi toplar, analiz eder, karar verir, planlar, hazırlanır ve harekete geçer.
- En önemlisi de, tüm bunlar kendi kişilik özellikleri olduğu için şirket yönetimi bunları söylemeden yapar.
Proaktif yaklaşım düşüncesinin bu verilerine sahipseniz proaktif şirketler de çalışmanız dileğiyle… Benimle düşüncelerinizi paylaşmak isterseniz Instagram ya da LinkedIn‘den ulaşabilirsiniz.