Mutluluk… Sağlıkla birlikte en çok istediğimiz şeylerdendir sanırım. Meryem’in tek istediği de Allah’ın bir gün onu sevmesi ve mutlu olmaktı. Güneydoğu’da maalesef yıllardır süre gelen yazılı olmayan ama herkesin uymak zorunda olduğu töre kanunlarına inanılır. Töre ne gerektirirse kim olduğu fark etmeksizin uymak zorunluydu ve Meryem de o günlerin şanslısıydı(!).
İnsan, insanın zehrini alır.
Meryem zaten doğarken annesine veda etmişti ve hayata geriden başlamıştı. Daha çocukken de amcası tarafından tecavüze uğramasıyla hayatını iyice sorgular oldu ve Allah’ın onu gerçekten sevmediğine inanarak büyüdü.
Tecavüze uğraması sonucu ne yazık ki töre kanunlarına göre ölmesi gerekiyordu. Şeyh amcası ve babası kararlarını vermişti ve Meryem izbe bir odaya kapatılacaktı. Ya kendi intihar edecek ya da Gabar Dağlarında asker olan amcasının oğlu Cemal gelince bir kahramanlık yapacaktı ve Meryem’i öldürecekti.
Meryem’e eğer intihar etmezse İstanbul’a gidebileceği söylenmiş ve Meryem dağın arkasındaki o büyülü şehri merak ettiği için intihara direndi.
Cemal ağır bir askerlik yaşamış ve memleketine dönünce Şeyh babasının lafına karşı gelmemek için Meryem’i yanına alıp abisinin yanına İstanbul’a gitmek için yola çıkarlar. Böylece Meryem’i öldürmek daha kolay olacaktı.
Meryem ve Cemal çocukluklarında çok iyi anlaşmalarına rağmen şuan cemal Meryem’in yüzüne bile bakmıyor, onunla asla konuşmuyordu.
Meryem’in dağın hemen arkasında sandığı İstanbul aslında çok uzakta ve bir çok taşıt kullanılarak gidileceğini geç öğrendi. Otobüs ve farklı hayatlar gördüğü incelediği insanlarla birlikte tren yolculuğunun da sonuna gelmiş ve meşhur İstanbul’a varmışlardı. O meşhur İstanbul aslında hiç meşhur olacak bir yer değilmiş….
Hikayenin can alıcı kısımları burada başlıyor diyebilirim;
Cemal, Meryem’i öldürebilmek için çeşitli yollar dener ve bu süreçte arkadaşının ayarladığı iç sonucu Ege’ye giderler ve burada hayatın telaşesinden, yapmacıklığından kaçan, doğallık ve mutluluk aramak için kendini denizlere vuran Prof. İrfan Kurudal ile yolları kesişir.
İrfan, onlardan yaşça büyük olmasına rağmen onlarla arkadaşlık kurar, onları teknesine alır ve hem hayatı öğretir hem de yoldaşlık yapar.
Cemal her geçen gün Meryem’i öldürememenin acısını ve memleketteki sevdalısını özlerken, İrfan ile Meryem’in birlikte vakit geçirmesini, İrfan’ın sürekli Meryem’i takdir etmesine sinirlenir ve onlardan uzaklaşmaya çalışır.
Bu süreçte Meryem ise, ona iyi bir baba modeli oluşturan İrfan’dan hayata dair, denizciliğe dair bir çok şey öğrenir.
Ege kıyılarında tekneyle vakit geçirmekten sıkılan üçlü bir Büyükelçinin evini kiralar ve bir süre orada yaşamaya devam ederler. Vee tam da burada olanlar olur artık.
Buraya kadar belli başlı bazı şeyleri söyledim fakat sonucu söylersem büyük tepki alacağımı düşünerek yazımın sonuna geliyorum. İrfan, Cemal ve Meryem neler yaptı nasıl zaman geçirdiler, aradıkları mutluluğu bulabildiler mi derseniz en kısa zamanda okumanızı tavsiye ederim. Çok akıcı olan kitabı elinizden bırakamayacağınıza eminim. Son olarak sinemaya da aktarıldığını yeni öğrendim ve filmini de izleyip bir kıyaslama yapacağıma emin olabilirsiniz.
Mutluluk kitabını okumanız için şimdiden hepinize iyi okumalar dilerim. Yorumlarınızı bekliyorum.🙋♀️🙋♀️