Her zaman duyduğumuz, hedeflediğimiz bir mevkidir CEO’luk. CEO olabilmek için önce en alt kademelerden başlayıp,zorlu iş hayatına benzettiğimiz merdiven basamaklarını yılmadan hep daha da güçlenerek tırmanmamız gerek.İşte bu yazı dizisinde sizlere “CEO” kavramını ortaya çıkaran, tüm zorluklara rağmen yılmayan Lido A. Iacocca’dan söz etmek istiyorum.
Lido A. Iacocca İtalya’da tanışıp evlenen ve sonrasında Amerika’ya yerleşen Nicola ve Antoinette çiftinin oğludur. Lido ailesinden özellikle babasından gördüğü çalışma aşkı ve iş ahlakını kendine küçük yaşlarda ilke edinmiştir. Hiçbir işten kaçmayan ve her işi yapan Lido 10 yaşındayken bile elinden gelen her işi yaptı. Örneğin; çek-çek arabasını alır ve marketlerin önüne giderek beklerdi. Alışveriş yapanlar dükkandan çıktığında eşyalarını arabası ile taşımayı teklif ederdi.
Lido’ya göre bir yemeği dökmek veya modası geçti diye bir elbiseyi atmak veya iş hayatında zaman ve kaynak israf etmek ona göre bunalımın nedeniydi. Zaten dönemin getirdiği olumsuz şartlar nedeniyle ekonomik bunalımlar yaşanırken Lido, bunalımın kendi hayatı üzerinde direkt bir etkisi olduğunu belirtir ve böylece katı bir materyalist haline geldiğini söyler.
Sosyal hayata küçük yaşlarda mücadelelerle başlayan Lido okul hayatında da büyük uğraşlar gösterdi. İlk okulda Lee hoşgörüsüzlüklerle yüz yüze geldi. İtalyan olduğu için ona tepeden bakılıyordu bu durum onu ne kadar üzse de kendisinden daha da kötü davranılan iki Yahudi arkadaşı da vardı. Bu üç çocuğun sınıfın en iyileri olmasını kimse umursamıyor, sadece farklı olmaları ilgi çekiyordu. Bu durum Lee üzerinde hiç bir zaman unutmayacağı bir etki yarattı. Bu etkilenmelere çözümü zaten Chrysler’ de çalışırken buldu ve uygulamaya geçti.
Lido okul hayatını zorluklara rağmen bitirdiği dönemde II. Dünya Savaşı’ nda savaşmak için orduya katılmak istedi fakat çocukluğunda kaptığı romatizmal bir iltihaptan dolayı çürük olarak sayıldı ve asker olması engellendi.
Bunun yerine Lehigh Üniversitesi’ne (Pensilvanya’da) kaydoldu. Lehigh Üniversitesi’nden mezun olduğunda Princeton Üniversitesi’nden (New Jersey’de) Wallace Memorial bursu kazanmıştı. Sonuç olarak 1946’da mühendislik diplomasını eline aldı. Princeton’u 1946 da bitirerek Ford firmasında çalışmaya başladı. Burada isminin anlaşılması konusunda çok sorun yaşadığı için çevresinin ve müşterilerin tanıması ve anlayabilmesi için adını “Lee” ile değiştirdi.
Lee ismiyle devam…
Lee 1956 yılında Mary McCleary ile evlendi. 2 kız evladı var ve onların dünyadaki en kıymetli varlığı olduğunu söyler. Ailesi onun için çok önemliydi ve daima ailesine zaman ayırmaya önem verdi. Cuma aksamları, cumartesi ve pazar günlerini daima ailesi ile geçirdi. Bu onun vazgeçmediği bir öncelikti. Çevresine de sürekli aile için ayrılmış zamanlarda işin büroda bırakılması gerektiğini telkin eder.
Lee’ ye göre iyi bir yöneticiyi bir tek kelime “KARARLILIK” belirler. Yönetici ayakları yere basarak düşünmeli, sosyal olmalı ve daha farklı örnek oluşturacak sıfatlara uygun olmalıdır düşüncesinde olup hep insan ilişkilerinde iyi olan disiplinli bir kişi iyi bir yöneticidir diye düşünür ki 10 C kuralı ile bunu açıklamıştır. Lee Iacocca’nin iş hayatında çok başarılı olmasının sırrı, her durumu çok kolay uyum sağlayabilmesinde görülmektedir. Bir keresinde yabancılara karşı çok temkinli olan Güney Eyaletleri’nde satış sunumları yapma durumunda kalan Lee burada kendini ” Lee Iacocca ” olarak tanıtmak yerine “Iacocca Lee” olarak tanıttı ve kendisini yabancı olarak görmeyen Güneylilerle derin dostluklar kurmayı başararak bu özelliğini gözler önüne sermiştir.
Lee Iacocca’nin yönetim stili hakkında bir fikir edinmemize olanak sağlayan bir hikayeyle devam etmek gerekirse ; 1956 yılında kendi bölgesi satışların en azını gerçekleştirdiğinde yaptığı şeydir. “56 için 56” sloganı ile yeni bir satış sistemini başlattı. Bu programa göre bir 56 FORD ,ayda $56.00 taksitlerle %20 eksiğine üç yılda alınabiliyordu. Bu program büyük bir başarı sağladı. Kendi bölgesi satışlarda son pozisyondan ilk pozisyona geçti ve beklenenden 75.000 adet fazla araba satıldı.
FORD MUSTANG
Lee’ nin başarı ile sonuçlandırdığı diğer bir proje FORD MUSTANG projesi oldu. Fairlane komitesinin yaptığı araştırmanın verilerine göre yeni bir araba serisinin oluşturulması düşünülüyordu. 18-34 yas aralığındaki insanlar için araştırmalar yaptı. Ekonomik olarak değerlendirme yaptı ve Amerikalıların harcayabilecekleri daha çok paraları olacak, daha fazla kadın araba almak isteyecekti. Bu verilere dayanarak tasarım ilkeleri belirledi. Araba ufak olmalı fakat 4 yolcuyu rahat taşımalıydı. Ağırlığı 1300 kg ve fiyatı $2.500 doları aşmayacaktı. Araba aynı anda bir kaç pazara hitap edebilmeliydi. Araba alışveriş yaparken, kiliseye veya okula giderken, pikniğe giderken rahat ve kolay kullanılabilmeliydi. Sonuç olarak bir çok talebe cevap verebilen, makul bir bütçe içinde tüketiciye ekonomi ve konforu birlikte sunabilen bir araba üretilmeliydi. Bu şekilde geliştirilen ürün 1964 Mustang ve onun beklenenin üstünde başarısı oldu.
İyi bir pazarlama araştırmasının verilerini kullanmak, ekibini yetenekli ve becerikli insanlardan oluşturmak, ve onları dinlemeye istekli olmak. Ayrıca tamamen yeni bir ürün kavramını ortaya atmanın riskini yüklenmeyi de göze almak.. Bütün bunlar birleşerek Mustang’ın başarısını sağladı ve Lee, Mustang’ ın babası olarak tanındı.
Mustang’ın babası olmak ona neler kazandırdı ilerleyen meslek hayatında neler oldu hepsi 2. yazımda.
Diğer yazıda görüşmek üzere… 🙂